2014 yılında açılan firmamız, Türkiye'de medikal ürünlerin tanıtılması ve doğru kullanılması için hastalara yardımcı olmayı hedeflemiştir.
Öncelikle sağlıklı kalmamız için, sonrasında ise hastalık durumunda hızla iyileşmek, uzun süreli ya da kalıcı rahatsızlıklarda yaşam kalitesinin yükselmesini sağlayacak herhangi bir ülkede hastanın yaşam kalitesini arttıracak yeni yöntemler, yeni medikal ürünler bulunmakta ve geliştirilmektedir.
Hastalarımızın yeni yöntemlere ve yeni ürünlere daha kolay ulaşmasını sağlamak ve kullanmalarına destek olmak hedefimizdir.
Sağlık profesyonellerinden oluşan ekibimizle yara bakım, venöz ülser, meme protezi, üroloji alanlarında dünyadaki en iyi teknolojilerin hastalarımızla buluşmasını sağlamaktadır.
Cilt Hastalıkları&Bakım
Cildimizin Yapısı
Ciltte 3 katman vardır. Dış katman, ince bir tabakadan oluşur ve “epidermis” olarak adlandırılır. İç tabaka ise dermis olarak adlandırılır. Bunun altında ise yağ tabaka “hipodermis” bulunur.
Epidermolizis Bülloza (*)
Ellerde ve ayaklarda sikatrise bağlı parmaklarda birleşme görülebilir. Başlıca iki tipi vardır. Dominant Distrofik Epidermolizis Bülloza: Büller akral bölgeye yerleşir. Tırnak distrofisi ile birlikte lezyon yerleşim yerlerinde sikatris ve milyum oluşumu görülür. Resesif Distrofik Epidermolizis Bülloza: Genellikle doğumda akral bölgeye yerleşen lezyonlarla kendini gösterir. Tırnak ve mukozalar etkilenmiştir.
Derinin Korunması Ana Yaklaşımdır
Şu anda tedavi bulunmuş değil. Tıbbi müdahale, ağrının önlenmesi, yaranın önlenmesi, sürekli yara iyileşmesi ile oluşan şiddetli kaşıntı ve enfeksiyonun önlenmesine odaklanılmıştır. Genel olarak oral mukoza tutulumuna bağlı olarak beslenme bozukluğu mevcuttur. Demir desteği ve ciddi anemisi olanlarda kan transfüzyonu yapılabilir. Simpleks tipinde deriyi travmadan korumak çoğunlukla yeterli olabilir. Diğer tiplerde travmaya sıklıkla maruz kalan özellikle ayak koruması önemlidir. Bu amaçla yumuşak ayakkabılar, hazır örtüler kullanılabilir. (*)Kaynak:Yara ve Yara Örtüleri
Burada yer alan bilgiler hastalarımızın yara bakım ürünlerini kolay anlamasına yöneliktir. Yaraların tanımı, tedavisi mutlaka ilgili hekimlere danışılarak yapılmalıdır.
Dermatolojide yara olarak adlandırılan elementer lezyonlar akut mekanik travma sonucu oluşan doku defektini tanımlarken, kronik yara tanımı ise gereken sürelerde iyileşmeyen yarayı tanımlamaktadır. Bu süre ise en az 6 hafta ve genellikle de 3 ay üzeri iyileşmemeyi kapsar. Dermatolojide kronik yara ve kutanöz ülser genellikle aynı anlamda kullanılmaktadır. Ülser primer oluşmayıp, de novo olarak gelişmez ve altında mutlaka patolojik bir olay bulunmalıdır. (I)
Venöz ülserler, kronik venöz yetmezlikle birlikte venöz hipertansiyon sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu tip ülserler genellikle kronik venöz yetmezliğin deri bulgularından hiperpigmentasyon, variköz ekzema, lipodermatoskleroz, veya atrofi blanş içermektedir. Diyabetik ülserler, kötü yara iyileşmemesi yüzünden özellikle ayak etrafında gözlenebilmektedir. Sıklıkla amputasyona son aşama tedavisi olarak gidebilmektedir. Diyabetli hastalarda reamputasyon riski fazladır. Basınç ülserleri ise kemik çıkıntılar üzerindeki deride baskıya, sürtünmeye ve güç uygulanmasına bağlı ortaya çıkan lokalize ülserlerdir. Ülserler görünüşüne göre şöyle değerlendirilir : a- Kırmızı Ülser: Temiz ülser olarak da adlandırılıp, kırmızı granülasyon dokusu içeren, iyileşme için ideal ülser ve diğer tipleri öncelikle bu tipe dönüştürülmeye çalışılan ülser tipidir. Yara örtüleri, nemli yara ortamı sağlayarak epitelizasyon ve granülasyon dokusu oluşumunu arttırmaktadır. Kırmızı ülserler, nemli yara ortamı sağladıkları için, tercihan hidrokolloid ve köpük örtülerle kapatılmalıdır. Kuru görünüme eğilim varsa hidrojeller tercih edilebilir. Yoğun eksuda içerikleri varsa alginat ve hidrofiberler tercih edilmelidir. Eğer 15 gün içinde tedaviden fayda görülmediyse hastanın tedavisi değiştirilmelidir. Durgun kırmızı ülserlerde ise nemli yara ortamına rağmen iyileşme belirtisi bulunmamaktadır ve bu durumda diğer yara bakımı yöntemleri olan büyüme faktörleri ve otolog deri greftleri tercih edilebilir (20, 21). b- Sarı Sekresyonlu Ülser: Bu tip ülserlerin hafif sekresyonlu olan tiplerinde orta derece absorbsiyon özelliği olan yara örtülerinden hidrokolloid veya köpük örtüler tercih edilmelidir. Ağır sekresyonlu olan tiplerinde ise yüksek absorbsiyon özelliği olan alginat ve hidrofiber örtüler tercih edilmelidir. Pürülan sekresyonlu (enfeksiyonlu) tiplerinde ise potasyum permanganat, klorid veya rivanol gibi antiseptik solüsyon ile pansuman önerilmelidir. Bu tip ülserlerde kesinlikle yara örtüleri önerilmeyip, infeksiyon takibi ve tedavisi uygulanmalıdır (20, 21). c- Sarı Kuru Ülser: Bu tip ülserlerin tabanı cansız kollajen ve fibrin ile kaplı olup, debridmanla bu tabakalar uzaklaştırılmalıdır. Yara örtülerinden hidrojel veya hidrokolloid ise otolitik debridman amaçlı olarak kullanılabilir ve salin solüsyonlu gazlı bez ile hidrasyon sağlanmalıdır (20, 21). d- Siyah Ülser (Nekrotik kurut): Kurut yumuşatılmalıdır. Bunun için salin solüsyonlu gazlı bez ile hidrasyon günde 3-4 kez, 15- 20 dakika boyunca uygulanmalıdır. Alt ektremitede gözlenen, özellikle diyabetik ülserlerde ise önerilmemelidir. Çünkü frajil çevre doku maserasyonu bu tip ülserler için zararlıdır. Yağlı pomad formunda su kaybını engelleyen ve yumuşatan epitelizan ajanlar tercih edilebilir. Bazı durumlarda hidrojel yara örtüsü faydalı olabilir. Eğer hala yanıt yoksa debridman ile devitalize debrisin dokudan uzaklaştırılması yapılmalıdır. Çünkü devitalize dokular fiziksel bariyer oluşturup yara kontraksiyonu ve epitelizasyonu engeller. Ayrıca bakteriler için uygun ortam oluşturup, kötü kokuya neden olurlar. Hücre migrasyonunu, büyüme faktörlerini ve granülasyon dokusunu engeller. Üstelik kompleman aktivasyonu ile uzayan inflamasyona neden olup iyileşme için majör bariyer oluştururlar (20, 21).Arkeolojik çalışmalar milattan önce 2500-3000 yıllarında Çin ve Mısır’da yaraların palmiye lifleri ve bitkilerle kapandığını ortaya çıkarmıştır. Zaman içinde yara kapamada keten, pamuk ve gazlı bezler kullanılmaya başlanılmış ve bunların yaraya yapışmaları üzerine gazlı beze parafin emdirilerek yaraya yapışmayan tül gras sargısı geliştirilmiştir. Bu tip sargılar hava ve su geçirdiği için bunlara açık sargılar denilmektedir. Pamuk ve gazlı bez bakteriler için belli bir mekanik bariyer oluştursa da, bakterilerin 64 kat gazlı bezi geçebildikleri gösterilmiştir. Özellikle bu sargılar yara sıvısı ile ıslandıklarında bu geçiş daha kolay olur. (I)
“Yara bakım ürünlerinin çoğu yara iyileşmesinin temel özelliği olan “nem”in yara iyileşmesi üzerindeki katkısı üzerine odaklanmıştır… Yaraların nemli olmaları, başka bir deyişle yarada optimal eksüda varlığı iyileşme için gereklidir. Eksüda iyileşme için gerekli komponentleri içerdiği gibi aynı zamanda ölü bakteriler gibi bazı atıkları da yaradan uzaklaştırır. Eğer yaranın yüzeyi kapatılmazsa eksüda kurur ve kabuk oluşur. Epitelin yara kenarlarından ilerlemesi de bozulur. Bu nedenlerle yaraların kurutulmadan steril olarak nemli tutulmalarını sağlayacak yara örtülerinin kullanımı önemlidir” (II)
İyi bir yara örtüsü ise şunları sağlamalıdır (III)
Hangi Ülserde Hangi Yara Örtüsü(1)
Kırmızı Ülser ( Temiz ülser) |
|
|
Hidrokolloid ve Köpük Örtüler |
|
Kuru görünümlü ise Hidrojeller |
|
Yoğun eksuda varsa Alginat ve Hidrofiberler |
|
Durgun ise büyüme faktörleri ve otology deri greftleri |
|
(15 gün içinde fayda sağlanamazsa tedavi değiştirilmelidir.) |
Sarı Sekresyonlu Ülser |
|
|
Hafif sekresyonlu ise Hidrokolloid veya Köpük Örtüler |
|
Ağır sekresyonlu ise Alginat ve Hidrofiber Örtüler |
|
Pürülan sekresyonlu ise; yara örtüsü kullanılmaz. |
Sarı Kuru Ülser |
|
|
Debridman önerilir. |
|
Hidrojel veya Hidrokolloid Örtüler |
Siyah Ülser (Nekrotik krut) |
|
|
Salin solusyonlu gazlı bez ile hidrasyon ( Günde 3-4 kez, 15-20 dakika) |
|
(Diyabetik ülserlerde önerilmez) |
|
Gerekirse debridman |
|
Hidrojel yara örtüsü faydalı olabilir |
Yara örtüleri nemli yara ortamı sağlamaktadır. Bundan 50 yıl kadar önce ülserlerin kuru tutulması tercih edilmekteydi. Nemli yara ortamı fizyolojiğe benzer optimal mikro çevre hücre ve doku iletişimi arttıran, keratinosit migrasyonu kolaylaştıran, kurumaya bağlı dermal nekrozu azaltan, büyüme faktörü aktivitelerini çoğaltan, enzimlerle otolitik debridman yapan ve nekrotik dokuyu yumuşatarak otolitik debridman sağlayan, sonuçta da granülasyon dokusu ile epitelizasyonu çoğaltan bir ortam sağlar. (1)
Yara örtülerinin diğer avantajları arasında ise travma ve kontaminasyondan korunma, infeksiyona dirençli ortam sağlama, termal izolasyon ile vücut ısısını korunması, yarı geçirgenlik özelliği ile bakteri ve sıvı geçmeyen, oksijen geçiren, transparanlık özelliği ile ülserin görsel takibi olabilen, eksuda absorbe etme ve depolama kapasitesiyle maserasyon ve infeksiyon riskini azaltan, hasta konforunu arttıran, ağrıyı azaltıp, hafif, esnek, sızdırmaz özellikleriyle günlük hayat konforunu arttıran, uzun aralıklı yenileme nedeniyle ekonomi olan, kolay kullanımı nedeniyle pratik uygulanabilen ve ağrısız yenileme imkanı verebilen, allerjik ve toksik olmayan, antimikrobial etki gibi spesifik özelliklerin eklenmesiyle çok amaçlı kullanılabilen tedavi seçenekleridir.
Yara örtüleri 1999 Amerika İlaç Dairesi (FDA) sınıflamasına göre 4 grupta incelenmektedir;
Yara örtüleri yeni eklenen materyal ve özellikleri ile; Kombine tipler, antimikrobiyel, büyüme faktörü veya pH düzenleyici eklenmesiyle interaktif örtüler, negatif basınçlı cihazla kullanılan spesifik özellikli örtüler, biyomateryaller ve doku mühendisliği ürünleri olan canlı hücre içerenler kültüre otolog keratinosit veya cansız komponent içeren veya kollajen gibi ürünler de kullanılabilmektedir (6, 21, 22).
1)Rezorbe Olmayan Pasif Örtüler
Gazlı bez şeklinde kuru veya salinli (Ringer Laktatlı) olabileceği gibi, tülgras şeklinde parafin veya vazelinli bulunabilmektedir. Gazlı bez pamuk, poliester veya vizkoz gibi malzemelerden tül veya ped şeklinde kullanılabilen ucuz, her yerde bulunabilen, yarayı kontaminasyon ve travmadan koruyan, sekresyonu emen, ancak tam kat ıslanırsa bakteri geçebilen veya ülseri kurutabilen, ülsere yapıştığı için ayrılırken desikasyon ve ağrıya yol açabilen örtülerdir (6).
Gazlı bezi yara örtüsü olarak kullanma endikasyonları aşağıdaki şekildedir;
• Kuru yara ortamı endikasyonları
– Primer (sütürlü) cerrahi yara
– Komplike olmayan akut yüzeyel yaralar
– Arteriyel yetmezliğe bağlı kuru nekroz
• Sekonder Örtü: Topikal ajanlarla
• Salinli (Ringer Laktatlı): Kuru ülseri nemlendirme amaçlı (21)
Tülgras ise parafin veya vazelinli tül şeklinde minör yanık veya abrazyon gibi yüzeyel düz yaralarda uygulanabilmektedir. Gazlı beze göre, yapışma ve absorbsiyon riski düşük olup, üzerine sekonder olarak absorban örtü şeklinde kullanılabilir. Piyasada örnekleri mevcuttur. Tül gras ile birlikte antimikrobiyel içeren örtüler de vardır.
2)Okluziv Yara Örtüleri (Film, Hidrokolloid, Köpük) Bu tip örtülerin arasında hidrofilik veya absorbe edici (Alginat, hidrofiber) hidrojel gibi ürünler bulunmaktadır. Yarı geçirgen film örtüler, akrilik yapıştırıcı ile kaplı poliuretan film tabakası içerip,gaz geçiren, buna karşın sıvı ve bakteri geçirmeyen örtülerdir. Ayrıca ülser takibi açısından transparan özellikleri bulunmaktadır. Absorban olmayıp, eksudasız yüzeyel yaralar olan temiz, sütürlü cerrahi yaralar, 2. derece yanıklarda, greft donör alanları, banyo esnasında yarayı koruma amaçlı kullanılabilmektedir. Ayrıca sekonder örtü şeklindejel, pomad, alginat, ticari kombine preparat şeklinde alginat ve hidrojellerle kullanılabilir.
a)Hidrokolloid: Su ile birleşince jele dönüşen bir maddedir. Karboksimetilselüloz, jelatin, veya pektin içerebilmektedir. Eksudayı absorbe edip, jele dönüşür ve jel nemli yara ortamı sağlar. Ayrıca asidik ortama yol açıp bakterileri engeller, tampon özelliği ile dekübit ülseri gelişiminden korur. Özellikle hafif veya orta eksudalı, sarı veya kırmızı ülserlerde tercih edilir. Kontrendikasyonları arasında ise infekte, nekrotik, kemik-tendon ekspoze ve çok eksudalı ülserler yer almaktadır. Stabilite sağlamak için hidrokolloidler ülserle çapıyla birlikte 2,5 cm üzeri ülser çevresine uygulanmaktadır.
Hidrokolloidler 4-5 günde, maksimum ise 7 günde yenilenmelidir. İnfeksiyon şüphesi varlığında 1-2 günde görsel takip için yenilenebilmektedir. Sık değiştirmek ülser tabanına travmaya neden olabilir. Değiştirme esnasında yara kenarlarında hafif maserasyon ve kendisine has kötü koku olması normaldir. Yapışkanlı veya yapışkansız ped, macun veya pudra gibi çok sayıda formu bulunmaktadır. Metaanaliz incelemesinde diyabetik ayak ülserlerinde hidrokolloid kullanımı 4 çalışmada değerlendirilmiştir. Ülser iyileşmesinde fibröz-hidrokolloidler ile basit yara örtüleri arasında anlamlı fark saptanamamıştır.
Bir çalışmada ise basit yara örtüsünün, fibröz-hidrokolloid örtü tedavisinden daha az masraflı olduğu gösterilmiştir. Bir çalışmada ise hidrokolloid matriks örtülerle köpük kapama arasında ülser iyileşme oranları arasında anlamlı farklılık saptanamamıştır. Antimikrobiyal gümüş içeren fibröz-hidrokolloid kapama ile standart alginat kapama arasında ve iyodinli antimikrobiyal kapama ile standart fibröz-hidrokolloid kapama arasında da anlamlı farklılıklar tespit edilememiştir (21, 22).
b)Köpük (Hidropolimer) Örtüler: Hava baloncuğu polimerleri içeren bu yara örtüleri sıvı çeken, poliüretan veya silikondan yapılan ve eksudayı absorbe eden örtülerdir. Kullanımları hidrokolloid gibidir, ancak sekresyonu daha fazla olan ülserlerde tercih edilir.Basınca karşı tampon özelliği yüksek olmasına karşın otolitik debridmanda hidrokolloid ve alginat kadar etkili değillerdir (6).
3)Hidrofilik Absorbe Edici Yara Örtüleri (Alginat, Hidrofiber, Dekstranomer Hidrofilik Granüller, Aktif Kömürlü Örtüler)
a)Alginatlar: Kalsiyum alginat içeren fibriller olup, deniz yosunundan elde edilmektedir. Fibrillerin mikrokapiller özelliği bulunup, eksuda, bakteri ve debrisi çeker. İçerdiği kalsiyumülserdeki sodyum ile yer değiştirip, sodyum ve su çeker. Ayrıcakalsiyumunhemostatik etkivein vitro antibakteriyel etkisi bulunmaktadır. Bol sıvı absorbe ettiğinden dolayı bol eksudalı ülserlerde tercih edilir ve günlük olarak değiştirilmelidir. Kuru ve nekrotik ülserlerde tercih edilmez. Çünkü ülseri daha da kurutur. Periost, peritendon ve perikondrium bölgelerde desikasyona sebep olabilirler. Sekonder örtü ile deriye sabitlenmelidir (19).
b)Hidrofiber: Sodyum karboksimetilselülozdan yapılmış, ped veya kurdele şeklinde örtülerdir. Eksudayı absorbe eder ve jele dönüşür. Kullanım alanları alginat benzeri olupbol eksudalı ve tampon ihtiyacı olan derin lezyonlarda tercih edilmelidir.
c)Dekstranomer Hidrofilik Granüller: Su absorbe eden mikrokürelerdir. Sıvı küreye girerken, bakteri veya debris gibidaha büyük partiküller de küreler arasına girer. Yıkanınca hepsi temizlenir ve böylece debridman sağlar. Bol eksuda ve debrisli ülserlerde tercih edilmektedir. Kadeksomer iyot ise iyot salınımı ile antiseptik etki göstermektedir. Bu preparatınpomat ve örtü formları bulunmaktadır. Çalışmalarda geleneksel yara bakımına göre epitelizasyon ve debridmanda daha başarılı bulunmuştur.
d)Aktif Kömürlü Örtüler: Bu örtüler absorban özellikleri nedeniyle hava filtrelerinde ve gaz maskelerinde yıllardır kullanılmaktadır. Ülserlerde kullanıldığında eksuda, bakteri ve debrisi absorbe edip mekanik debridman sağlar. Biyojenik aminler nedeniyle oluşan pütrifiye kötü kokuyu absorbe ederler. Çalışmalarda klasik yara bakımından daha başarılı bulunmuştur.
e)Aktif Kömür ve Gümüş içeren Örtüler: Absorptif ve antibakteriyel içeren yara örtüleridir. Özellikle metisilin dirençli stafilokokus aureus ve pseudomonasın ürediği kontamine ülserlerde tercih edilmektedir. Kötü kokulu ülserler olan perforan tümörler, fistül ve dekübitüs ülserlerinde kullanılmaktadır.
4)Hidrojeller
Hidrofilik polimer çatı içeren ve %90’ı su olan bu preparatlardaülseri nemli tutmak için su salınmaktadır. Sarı kuru ülserlerde ülser tabanını rehidrate eder ve otolitik debridman sağlar. Siyah nekrozlu ülserleri de yumuşatabilir, ancak uzun sürede olduğundan dolayı cerrahi debridman tercih edilmelidir. Periost, peritendon ve perikondrium bölgelerini desikasyondan korur. Sekonder film örtü ile kapatılırken, 1-2 günde bir yenilenmelidir. Bir metaanaliz derlemesinde kanıta dayalı tıp prensipleri içinde hidrojel kapama tedavisi ile larva tedavisi arasında anlamlı istatistiksel fark bulunamamıştır. Diğer bir çalışmada ise hidrojel ile PDGF arası iyileşme açısından diyabetik ülserlerde anlamlı fark saptanamamıştır. Buna karşın diyabetik ülserlerde hidrojeller klasik temel gazlı bez kapamalarına göre anlamlı olarak iyileştirme oranları üstün bulunmuştur. Ayrıca hidrojel preparatlarının farklı firma ürünleri arasında anlamlı bir iyileştirme farklılığı da saptanmamıştır (15).
Modern yara örtüleri olan hidrokolloid, alginat, hidrofiberler geleneksel yara örtülerinden başarılı bulunmuş olup, kanıt seviyeleri B ve C olarak belirlenmiştir.
Yine kanıta dayalı tıp prensipleri içerisinde diyabetik ayak ülseri ve staz ülserinde modern yara örtüleri olan hidrokolloid, alginat, köpük, hidrojellerden birisi diğerlerine üstün olarak bulunmamıştır. Diyabetik ülserlerinde yara örtülerinin başarısını değerlendiren bir derlemede hidrokolloid matriks örtülerinin diğer örtülere göre iyileşme süresini anlamlı ölçüde kısalttığı belirtilmiş. Hidrokolloid örtülerden sonra etkinlik sırasına göre; köpük örtüler, hidrojeller, gümüş içeren fibröz hidrokolloidler, proteaz düzenleyici örtüler, iyodin emdirilmiş örtüler, fibröz hidrokolloidler, alginatlar ve basit kapama yöntemleri şeklinde sıralandırılabileceği bildirilmiştir (15-20).
Meme Kanseri Nedir ? |
>> Belirtileri |
Meme kanseri, memeyi oluşturan süt bezleri veya sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücrelerden gelişiyor. Buradaki hücrelerin genetik yapılarının değişerek kontrolsüz çoğalmaları ve başka organlara da giderek orada çoğalmaları sonucu gelişen hastalığa meme kanseri diyoruz. Memede hücrelerin yapısının neden bozulduğunu tam olarak bilmiyoruz: fakat bazı durumlarda bu bozulmanın daha fazla olduğunu gözlüyoruz. Bu durumlara risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının daha fazla olduğunu biliyoruz. Bunların arasında kadın olmak, yaş, ailesel hastalıklar gibi faktörleri sayabiliriz
Nedir << | Meme Kanseri Belirtileri? |
>> Risk Faktörleri |
Memede Kitle
Meme kanseri belirtileri arasında en sık rastlanılan bulgu memede kitle ele gelmesidir. Bu kitlelerin büyük bir kısmı iyi huylu tümörlerdir. Ancak, memede bir kitle ele geldiğinde mutlaka araştırılmalıdır. Memede ele gelen kitle 2 farklı yapıda olabilir. Kitle, içi sıvı dolu bir kese ise kist olarak tanımlanır. Kistler genellikle adet zamanları daha büyür ve ağrılıdırlar. Özellikle menopoz öncesi 40’lı yaşlarda daha sık görülür. Basit kistler meme kanseri belirtileri arasında yer almazlar.Meme kanseri belirtisi olabilecek kitlenin içi farklı bir doku ile doludur. Solid kitle olarak tanımlanır. Bu iki farklı yapıyı ayırmanın en iyi yolu kitlenin ultrason ile incelenmesidir.
Memede Kist
Kistler genellikle memenin iyi huylu tümörleridir. Boyutları birkaç milimetre ile birkaç santimetre arasında değişir. 25 yaş altındaki kadınlarda nadir, menopoza yaklaşmış kadınlarda daha sık görülüyor.Kistlerin içi iğne ile boşaltılarak içindeki sıvı incelenebilir. Eğer kanlı bir sıvı içeriyorsa, kistin ameliyatla çıkartılıp incelenmesi önerilir. Eğer menopoz sonrası hormon tedavisi gören bir kadında kist ortaya çıkmışsa, içerdiği sıvı kanlı olsun veya olmasın patolojiye gönderilerek incelenmesi önerilir.
Eğer bir kist iğne ile boşaltıldıktan sonra 4-6 hafta içinde tekrar ediyorsa, ameliyatla çıkartılması önerilebilir. Ayrıca kistin bir kısmı, solid dediğimiz meme dokusundan farklı bir yapı içeriyorsa, yine kistin ameliyatla çıkartılması öneriliyor.
Solid (katı) Kitle
Memede sıvı içermeyen, içi farklı hücrelerle dolu olan kitlelere solid kitle denilmektedir. Solid kitlelerin kanser olma olasılıkları kistlere göre daha yüksektir. Genç bir kadının memesinde saptanan solid bir kitlenin kanser olma olasılığı yüksek değildir: Yaş ilerledikçe kanser olasılığı artar. 40 yaş üzerindeki bir kadının memesinde saptanan solid bir kitle, aksi ispat edilene kadar meme kanseri belirtisi olarak kabul edilir ve bu nedenle mutlaka araştırılması gereklidir.Memede saptanan kitle, mamografi ve ultrasonla değerlendirilerek kanser olma olasılığı araştırılır. Bu yöntemlerle kesin teşhis koymak mümkün değil. Ancak kitleden alınan parçanın patolojide incelenmesiyle kesin tanı konabiliyor.
Meme Derisinde Kalınlaşma, Şişme, Renk Değişikliği
Bazen memede kitle olmadan, doğrudan meme derisinde bazı değişikliklerde meme kanseri belirtileri arasında sayılır. Meme derisinin bir bölgesinde kızarıklık, kalınlaşma, portakal kabuğu gibi yer yer çekintilerin ortaya çıkması, meme kanseri belirtisi olabilir. Meme derisinde böyle değişiklikler fark ediyorsanız, hekime danışmanızı öneriyoruz. Meme Başında Kalınlaşma, Kızarıklık Veya Yara Olması Meme başındaki değişiklikler de bazen meme kanseri belirtisi olabiliyor. Özellikle meme başı çevresinde ortaya çıkan kızarıklık, yara gibi değişiklikler memede bir kitle olmasa bile meme kanseri belirtisi olabiliyor.Memede Veya Meme Başında İçeri Doğru Çekinti Olması
Bazı kadınlarda çocukluktan itibaren her iki meme başı da içe çekik olabiliyor. Bu, herhangi bir hastalık anlamına gelmiyor. Böyle durumlarda bebek emzirmek çoğu kez mümkün olmuyor. Bu gibi yapısal bozukluklar kozmetik amaçlı olarak, yani sadece görünüm açısından ameliyatla düzeltilebiliyor. Meme kanseri açısından önemli olan, tek memenin başının son zamanlarda içeri çekilmesi. Böyle bir durumda mutlaka hekiminize başvurmanız gerekiyor.Meme Başında Akıntı
Her kadının meme başından çeşitli zamanlarda akıntı gelebilir. Özellikle meme başı sıkıldığı zaman sarı–yeşil arası renkte, boza kıvamında olan akıntı normal kabul ediliyor. Gebe olmayan kadınlarda meme başından süt gelmesi de kanser bulgusu değildir; bu durum vücudun hormonal değişikliği ile ilgili olabilir. Meme kanseri belirtileri açısından önemli olan, akıntının meme başını sıkmadan kendiliğinden gelmesidir. Bu durum, sütyenin veya çamaşırın ıslanması şeklinde fark edilir. Özellikle akıntının koyu kahverengi, siyah veya kan rengi olması önemli. Bir de su kıvamında berrak akıntı önem taşıyor. Böyle bir durumda, meme başından gelen akıntıdan örnek alınarak laboratuarda incelenmesi gerekiyor.Memenin Şeklinde Değişiklik
Genellikle her iki meme simetrik değildir ve bir meme diğerinden daha büyük olabilir. Bu normal bir yapıdır. Bazen memelerin genel yuvarlaklığında veya şeklinde de değişiklik olabilir. Meme kanseri açısından önemli olan, sonradan gelişen simetri değişikliğidir. Bu değişiklik, meme kanseri belirtileri arasında geç dönemde görülen bir bulgudur.Meme Başlarının Pozisyonlarında Değişiklik
Meme başlarının pozisyonlarında da değişiklik olabiliyor. Meme başı bir tarafa doğru çekilebiliyor. Bu da bir kanserin belirtisi olabiliyor.Koltuk Altında Ele Gelen Bir Kitle
Koltuk altında ele gelen bir kitle, birçok nedene bağlı olan bir lenf bezi büyümesi olabilir; fakat bazen meme kanseri belirtisinin ilk bulgusu da olabilir. Bu nedenle eğer elinizde ve kolunuzda son zamanlarda bir enfeksiyon geçirmediyseniz, bu kitlenin incelenmesi gerekiyor.
Belirtileri << | |
>> Teşhis Yöntemi |
Meme kanseri risk faktörleri nelerdir?
Yaş
İleri yaş önemli bir risk faktörü. Meme kanseri teşhisi konan kadınların %70’i, 50 yaş üzerinde. Diğer bir deyimle, yaşı 50’nin üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, yaşı 50’nin altında olan kadınlardan 4 kat daha fazla. Amerikan Kanser Enstitüsünün yayınladığı bir araştırmaya göre, 20 yaşında bir kadının önündeki 10 yıl içinde meme kanserine yakalanma olasılığı 2187 de 1 dir; yani 2187 tane 20 yaşındaki kadından 10 yıl süre içinde 1 tanesinin meme kanseri olma olasılığı vardır. Bu oran 30 yaş için 258 kadından birinde, 40 yaş için 67 kadından birinde, 50 yaş için 38 kadından birinde, 60 yaş için 29 kadından birinde, 70 yaş için 25 kadından birinde olacak şekilde yaş ilerledikçe artar.Kişisel meme kanseri hikayesi
Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kanser gelişme olasılığı normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazla. Bunun yanı sıra yumurtalık kanseri, kalın barsak kanseri veya rahim kanseri geçiren kadınların da meme kanserine yakalanma olasılıkları artıyor.Ailede meme kanseri hikayesi
Ailede birinci derece (anne, kız kardeş, kız evlat, baba, erkek kardeş gibi) yakınlarında meme kanseri olan kişilerde, meme kanserine yakalanma olasılığı, ailesinde meme kanseri olmayan kadınlara göre 2 kat daha fazla. Eğer bu akraba menopozdan önce meme kanserine yakalanmış ise yani genç yaştaysa, risk 3 kat artıyor; 2 memesinde birden kanser gelişmiş ise risk 9 kat artıyor.Daha önce yapılan meme biyopsisi sonuçları
Memede tespit edilen bir kitle ameliyatla çıkartılmış ve patolojik inceleme sonucu iyi huylu bir tümör bildirilmiş olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu tümörlerin bulunması, kanser gelişme riskini değişik oranlarda artırabiliyor. Eğer biyopsi sonucu fibroadenom, fibrozis, mastitis, adenozis, apokrin metaplazi, kist, duktektazi ve skuamöz metaplazi şeklinde bildirilmiş ise meme kanseri riskinde bir artış söz konusu değil. Biyopsi sonucu hiperplazi veya papillomatozis şeklinde bildirilmiş ise risk 1.5- 2 kat artıyor.Atipik değişiklik
Çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi sonucu “atipik hiperplazi” tanısı konmuşsa ( bu tamamen iyi huylu bir tümördür), meme kanseri gelişme riski 5 kat artıyor. Eğer bu kişinin ailesinde meme kanserine yakalanmış bir yakını varsa riski 10 kat artıyor.Lobuler karsinoma İn Situ
Eğer “lobuler karsinoma in situ” tanısı konmuş ise, meme kanseri riski 10 kat artıyor.Doğurganlık süresi
Doğurganlık çağı, kadının adet gördüğü süredir. Adet görmeye erken başlanması, menapoza geç girilmesi, bu süreyi uzatıyor. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kaldığı için, meme kanseri gelişme riski artıyor. Kadınlık hormonu olan östrojen hormonu, memede kanser gelişme riskini artırıyor. 12 yaşından önce adet görmeye başlayan bir kızın ileride meme kanserine yakalanma riski daha geç dönemde adet görmeye başlayanlara göre 1.7 ile 3.4 kat arasında artıyor. Geç adet görmeye başlamak veya erken menopoza girmek meme kanseri riskini azaltıyor.Doğurganlık hikayesi
İlk çocuğun doğurulduğu yaş önemli. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı, 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat fazla. Ergenlikle kadın memesinde başlayan değişim ve gelişim, gebelik ile tamamlanıyor. Gebelik tamamlanana kadar memedeki hücreler, genetik değişikliklere daha açık hücrelerdedir. Geç gebelik, hücrelerin genetik değişikliğe açık olma süresini uzatıyor ve kanserojen etkenlere maruz kalma süresini artırıyor. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda da risk bu nedenle yükseliyor. Bütün bu bilgilere rağmen çok erken yaşta ilk çocuğunu doğuran ve daha sonra 7-8 çocuk yapan kadınlarda da meme kanseri görülebiliyor.Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği
Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda meme kanseri görülme oranı daha fazla. Bu ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken gelişiyorlar ve erken yaşta adet görmeye başlıyorlar. Buna bağlı olarak doğurganlık süresi uzuyor. Ayrıca bu çocuklar büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç evleniyorlar ve daha geç çocuk doğuruyorlar. Ayrıca teknolojinin getirdiği çevre kirlenmesine daha fazla maruz kalıyorlar.Yaş
Östrojen hormonu tedavisi görenler Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi (5- 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artıyor. Östrojen hormonunun memede kanser gelişme riskini artırdığını daha önce belirttik. Fakat, hormon tedavisi almayan kadınlarda da, sıcak basmaları, psikolojik sorunlar ve diğer fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile, östrojen verilmesi önerilebilir, fakat mutlaka bir hekim kontrolü altında yapılmalıdır. Bu konuya daha ileride, “hormon tedavisi ve meme kanseri” başlıklı bölümde daha ayrıntılı değineceğiz.Doğum kontrol hapı kullanımı
Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülmekte. Bu hapların uzun süre (5-10 yıl) kullanılmasıyla risk artıyor. Doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan on yıl sonra ise, bu risk tamamen ortadan kalkıyor.Alkol kullanımı
Fazla alkol alan kadınlarda, risk artıyor. Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazla.Sigara kullanımı
Sigaranın meme kanseri gelişimi üzerine etkisi son yıllara kadar saptanamamıştı. Çünkü yapılan araştırmalarda kadınlar, sigara içenler ve içmeyenler olarak iki gruba ayrılıyordu ve bu iki grup arasında meme kanserine yakalanma oranı arasında önemli bir fark görülmüyordu. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, sigara içmeyen kişilerin sigara içilen ortamda bulunduklarında, sigara içenler kadar etkilendikleri anlaşıldı. Bu insanlara pasif içici deniyor. Bu göz önüne alınarak sigara içmeyen ama sigara içilen ortamlarda bulunan yani pasif içici olan kadınlar bir gruba, sigara içmeyen ama sigara içilen ortamlarda bulunmayan yani pasif içici olmayan kadınlar da diğer gruba ayrıldıklarında, pasif içicilerde meme kanseri görülme oranının iki kat daha fazla olduğu görüldü. Sigara içenlerde ise bu oranın daha da fazla olduğu düşünülüyor. Evinde sigara içen anne ve babaların, küçük kızlarına ileride ciddi bir meme kanseri riskini armağan ettiklerini göz önüne almaları gerekiyor. Ayrıca yapılan araştırmalarda, başka odada içmek, camı açmak gibi önlemlerin, anne babaların kendilerini rahatlatmaktan başka bir işlevi olmadığı da ortaya konulmuş.Şişmanlık
Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini artırdığı ileri sürülüyor. Kadın menopoza girdiği zaman artık yumurtalıkları çalışmıyor ve östrojen hormonu üretilmiyor. Buna karşılık yağ dokusu bir miktar östrojen hormonu üretmeye devam ediyor. Yağ dokusu ne kader fazla olursa, östrojen hormonu üretimi de o kadar fazla oluyor. Bu hormonun memede kanser gelişiminde rolü olduğunu belirtmiştik. Bu nedenle menopoz sonrası kadınlarda şişmanlık, meme kanseri riskini artırıyor.Genç yaşta göğüs bölgesine ışın tedavisi uygulanmış olması
Genç yaşlarda bazı hastalıkların tedavisi için göğüs bölgesine radyoterapi uygulanabiliyor. Bu kişilerde ileri yaşlarda meme kanseri gelişme riski artıyor.Meme kanseri riski azaltılabilir mi?
Meme kanseri riski ilaç ile azaltılabilir mi?
Meme kanseri riski yüksek kişilerde tamoksifen isimli ilacı kullanarak meme kanseri riskini azaltmak mümkün. Fakat tamoksifenin de yan etkileri göz önüne alınarak, ancak seçilmiş ve gerçekten riski yüksek kişilerde bu yönteme başvurmak gerekiyor. Meme biyopsilerinde lobuler karsinoma in situ (LCIS) saptanmış kadınlarda, ailesinde meme kanseri olan ve biyopsilerinde atipik hiperplazi saptanmış kadınlarda, bir memesinde kanser saptanmış ve diğer memesinde kanser gelişme riski olan kadınlarda tamoksifen ile korunma öneriliyor. Tamoksifen kullanımı ile ayrıntılı bilgi için ilaç tedavisi bölümüne bakınız.Meme kanseri riskiniz yüksek ise erken teşhis için ne yapmalısınız?
Erken teşhis için uygulanan 3 temel yöntem varYukarıda sayılan bazı risk faktörleri taşıyan kadınların ise mamografi çektirmeye 35 yaşından sonra başlamaları öneriliyor. Göğüs bölgesine genç yaşta radyoterapi uygulanan kadınların 30 yaşından önce yılda bir defa, 30 yaşından sonra yılda iki defa uzman bir hekime muayene olmaları ve ışın tedavisi uygulandıktan on yıl sonra her yıl mamografi çektirmeye başlamaları öneriliyor; fakat işlemin 30 yaşından önce başlamaması öneriliyor.
Yapılan biyopsilerinde lobuler karsinoma in situ (LCIS) veya atipik hiperplazi saptanmış kadınların her yıl mamografi çektirmeleri ve her yıl uzman bir hekime muayene olmaları öneriliyor.
Aile yakınları arasında meme kanseri olan kadınların her yıl bir uzman bir hekime muayene olmaları gerekiyor. Ailede meme kanserine yakalanan bireyde hastalık kaç yaşında ortaya çıkmış ise, o yaştan 10 yıl önce başlayarak her yıl mamografi çektirmeleri gerekiyor. Örneğin annesi 43 yaşında meme kanserine yakalanan bir kadın, 33 yaşından itibaren her yıl mamografi çektirmeye başlamalıdır. Fakat annesinin yaşı kaç olursa olsun 25 yaşından önce mamorafi çektirilmesi önerilmiyor.
Eğer genetik bir geçiş söz konusu ise 25 yaştan itibaren yılda bir veya iki defa uzman bir hekime muayene olmaları ve yılda bir kez mamografi çektirmeleri gerekiyor. Yine bu yaştan itibaren yılda bir veya iki defa jinekolojik muayene olmaları ve yumurtalıklarını ultrasonla kontrol ettirmeleri öneriliyor (bu kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riski de yüksektir).
Risk Faktörleri << | |
>> Tedavisi |
Meme kanseri taraması
Günümüzde meme kanseri oluşmasını önleyen bir yöntem yok. Buna karşılık erken teşhis ile hastalığın zararını en aza indirmek mümkün. Tüm teknolojik gelişmelere, çağdaş yöntemlere rağmen erken teşhis, meme kanserine karşı mücadelemizde en önemli silahımız. Meme kanseri görülme sıklığı her yıl artıyor. Hastalığın bu artışı karşısında gelişmiş toplumlar, 1980 ‘li yıllar başlarında hastalıkla mücadelenin tek yolunun erken teşhis olduğuna karar verdiler. Bu noktadan yola çıkarak, toplu meme sağlığı taramalarına başladılar. Mamografi, meme kanseri taramalarında kullanılan en yaygın yöntem.Toplum öncelikle hastalık konusunda bilgilendiriliyor ve bilinçlendiriliyor. Daha sonra belirli yaş gruplarındaki kadınlar, her yıl veya iki yılda bir defa mamografi çektirmeleri için davet ediliyor. Bu hizmet devlet tarafından ücretsiz olarak veya çeşitli kuruluşlar tarafından çok düşük bir ücret karşılığı veriliyor.
Kadınların kendi kendilerini muayene etme yöntemlerini öğrenmeleri, en ucuz ve kolay yöntem; bir uzman tarafından muayene edilmeleri de diğer tarama yöntemi. Bu yöntemlerin en etkilisi ise, üçünün birlikte yapılması; yani her kadının kendisini her ay muayene etmesi, 40 yaşından sonra yılda bir defa bir uzman hekim tarafından muayene edilmesi ve her yıl mamografi çektirmesi. En sık karşılaştığımız sorulardan birisi, “MR(magnetik rezonans) ile daha iyi sonuç alınmaz mı?” şeklinde. MR, meme kanseri tanısında kullanılan bir yöntem; bazen tanı için mutlaka gerekli olduğu durumlar da söz konusu. Fakat tarama programlarında maliyet çok önemli bir kriter. Bazı durumlarda da mamografi kadar yeterli olmayabiliyor.
Meme sağlığında birçok farklı teşhis yöntemi bulunmaktadır. Bunların biri birilerine farklı üstünlükleri olmakla birlikte birkaçının birlikte yapılması ile erken teşhis olasılığı artmaktadır. Genel olarak önerilen, her kadının her adet döneminde kendi kendisini muayene etmesi, her yıl uzman bir hekime muayene olması ve 40 yaşından sonra her yıl mamografi çektirmesidir.
Kendi kendini muayene
20 yaşını geçen her kadının adetinin bittiği tarihten sonra ilk hafta içinde kendisini muayene etmesi önerilmektedir. Adet görmeyen kadınların da ayın belirli bir günü kendilerini muayene etmeleri önerilmektedir
Kendi kendini muayene iki şekilde yapılır. Önce gözleyerek yapılır sonra elle yapılır
Gözleyerek yapılan muayene
Belden yukarısı çıplak olacak şekilde bir aynanın karşısına geçilir
Her iki kol aşağı sarkacak şekilde bakılır.
Her iki kol yukarı kaldırılarak bakılır
Her iki el bele bastırılarak bakılır
Her iki el bele bastırılırken öne doğru eğilerek bakılır
Bu pozisyonlarda her iki meme incelenir bu inceleme sırasında
Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği
Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması
Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması
Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik yani memenin şeklinde değişiklik araştırılır.
Elle yapılan muayene bulguları
Elle yapılan muayene sırasında muayeneyi elin 2.3.4 parmakları ön yüzleri kullanılır. Düz bir yatağa uzanılır. Hangi taraftaki meme muayene edilecek ise o taraftaki el ense altına yerleştirilir. Diğer ile muayene yapılır
Fizik muayene veya klinik muayene
Bir hekim tarafından yapılan muayeneye fizik muayene denir. Hastanın hikayesinin alınması, muayenenin yapılması, gerekirse bazı tetkiklerin yapılmasına fizik muayene denir. Bu sayede hastanın sorunu ile ilgili teşhis konur ve gerekirse tedavi verilir. Genelde tüm vücut bulgularına bakılmakla birlikte eğer sorun belli bir sistem veya organa ait ise daha çok bu sorun incelenir.Mamografi çekilmesinin yanı sıra uzman bir hekim tarafından meme muayenesinin de yapılması meme kanserinin erken teşhisi açısından önem taşımaktadır. Bazı meme kanserleri nadir de olsa mamografi ve ultrason ile teşhis edilememektedir, bu nedenle mamografinin yanında fizik muayenenin de yapılması önerilmektedir.
Kaynakların kısıtlı olduğu ülkelerde mamografi ile tarama yapılma olanağı yoksa, sadece uzman bir sağlık çalışanı tarafından fizik muayene yapılarak meme kanseri taramaları yapılmaktadır. Fakat günümüzde kabul edilen en önemli meme kanseri tarama yöntemi mamografidir.
Risk taşıyan tüm kadınların, mamografinin yanı sıra fizik muayenenin de birlikte yapılması önerilmektedir.
Mamografi
Başvurduğunuz hekim tarafından muayene edildikten sonra teşhis için bazı ek tetkikler gerekebilir. Meme için yapılan ek tetkiklerin başında mamografi gelmektedir. Mamografi memenin röntgen filminin çekilmesidir Memenin 2 tabaka arasında sıkıştırılması ile çekilen mamografi, kadınlar arasında çok ağrılı bir yöntem olarak bilinir. Doğru ve tecrübeli bir radyoloji teknisyeni tarafından çekilen mamografinin, hiçbir zaman dayanılmayacak kadar ağrılı olmaması gerekir. Mamografiyi çeken teknisyenin bilgili ve tecrübeli olması, çekilen mamografinin kalitesi açısından da büyük önem taşır.Mamografinin en önemli özelliği ise çok hassas bir teknik olmasıdır. 40 yaş üzerindeki tüm kadınlarda, meme ile ilgili yakınması olsun veya olmasın her yıl mamografi çekilmesi, erken teşhis açısından büyük önem taşır. Mamografi, meme kanseri toplu taramalarında en geçerli yöntem olarak kabul edilmektedir.
Mamografi hangi yaşlarda çekilir?
Sağlık Bakanlığı Mamografi çektirmeye 50 yaştan sonra başlanmasını önermektedir. Ağustos 2007 yılında Türkiye’de meme sağlığı konusunda uzmanlaşmış bilim adamlarının bir araya gelerek yaptıkları Ulusal Meme Kanseri Konsensus Toplantısı’nda mamografi çektirmeye 40 yaşından itibaren başlanması önerilmiştir. Amerikan Kanser Enstitüsü mamografi çektirmeye 40 yaşından itibaren başlanmasını önermektedir. 40 yaş altında özel bir neden olmadıkça mamografi çekilmez. Bunun sebebi genç kadınlarda meme dokusunun yoğun olması nedeni ile yeterli bilgi vermemesidir.
Mamografi ne zaman çektirilir?
Mamografi çekilirken meme, iki tabaka arasında birkaç saniye hafifçe sıkıştırılır. Bu nedenle memelerin en az hassas olduğu zamanda mamografi çekilmesi, özellikle memeleri ağrılı kadınlara önerilmektedir. Adet bitimini takip eden hafta, memelerin hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Ayrıca adet bitimini takip eden hafta, hormonal nedenlerle memelerin şişliği en alt düzeydedir ve bu sırada daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu sebeplerden dolayı herhangi özel bir durum olmadıkça, mamografi çekiminin, adetin bitimini takip eden haftada yapılması önerilmektedir.
Mamografi çektirmeye giderken nelere dikkat etmeli?
Mamografi çekilirken belden yukarısı çıplaktır. Bu nedenle çekime gelirken iki parça elbise giyilmesi önerilir. Bu sayede çekim sırasında belden üstü kolaylıkla çıkartılabilir. Filmi etkileyebileceğinden, koltuk altlarına deodorant, talk pudrası, losyon gibi şeyler sürülmemelidir.
Mamografi ile alınan ışın zararlı mıdır?
Mamografi ile ilgili korkulardan birisi de mamografi çekilirken alınan ışınların kanser oluşturma korkusudur. Günümüzde çağdaş teknoloji ile üretilen mamografi cihazları ile alınan ışın dozu çok düşüktür. Mamografi çekimi ile alınan ışın dozu, normalde birkaç ayda içinde bulunduğumuz çevreden aldığımız radyoaktif ışın dozuna eşittir. Buna rağmen mamografi cihazının düzenli olarak kalite kontrolü yapılmalı, ışın dozları ölçülerek ayarlanmalıdır. Bu nedenle düzenli mamografi cihazı kalite kontrolü yapılan merkezlerde çekilen mamografi ile daha az ışın dozu alınır ve riskiniz daha da azalır.
Meme ultrasonografisi
Ultrason, ses dalgalarının farklı yansıması ile elde edilen görüntüleme yöntemidir. Elde tutulan küçük bir aygıt memenin üzerinde hafifçe gezdirilir. Bu sırada memeye ses dalgaları gönderilir. Yansıyan ses dalgaları bir ekran üzerine aktarılır. Farklı yansımalardan oluşturulan görüntüler ile memenin içindeki oluşumlar değerlendirilirUltrason hangi durumlarda gereklidir?
Memede en sık kullanılan görüntüleme yöntemlerinden birisidir. Tüm yaşlardaki kadınlarda kullanılabilir. Özellikle genç kadınların meme dokusu daha yoğun olduğu için mamografi yerine tercih edilir. Ultrasonun hiçbir zararlı etkisi yoktur; bu nedenle gebelerde de kullanılabilir
Ultrason ile ne tür bilgiler elde edilir?
Ultrason ile memede tespit edilen kitlenin yapısı hakkında birçok bilgi edinilebilir. Özellikle kitlenin kist mi, solid kitle mi olduğunun ayırt edilmesinde en önemli yöntemdir. Ayrıca kitlenin çevresinin düzenli olup olmaması, kitlenin içyapısının düzenli olup olmaması(homojen-nonhomojen) gibi özellikler ile kitlenin kanser olup olmadığı konusunda bilgi verir
Doppler ultrason nedir?
Bazı görüntüleme merkezlerinde özellikle doppler ultrason gibi farklı bir terim duyabilirsiniz. Bu aslında standart bir ultrason cihazıdır. Bu cihazların tek farkı, kitledeki kanlanmanın durumunun da değerlendirebilir (doppler özelliği) olmasıdır. Özellikle kanlanması artmış olan kitlenin kanser olma olasılığını artırır veya bu kitle kanser olmasa bile büyüyecek anlamını taşır.
Mamaografi yerine ultrason çekilebilir mi?
Mamografinin nispeten ağrılı olması ve bazı kadınların radyasyon korkusu nedeni ile çoğu kez kadınlar mamografi yerine ultrason yaptırmayı tercih ederler. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Mamografi memenin esas görüntüleme yöntemidir. Ultrason ise mamografide gözlenen şüpheli oluşumların daha detaylı incelenmesi için kullanılır. Ayrıca mamografide gözlenen bazı kanser bulguları (mikrokalsifikasyonlar) ultrasonografide gözlenmeyebilir.
Ultrason hangi durumlarda gerekir?
Meme ultrasonu mamografide ileri derece yoğun görüntü veren kadınlarda ek tetkik olarak başvurulan bir yöntemdir. Bazı durumlarda mamografide karar vermek güç olabilir. Bu kadınlarda meme ultrasonuna başvurulur.
Genç kadınlarda memede şüpheli bir bulgu varsa çoğu zaman mamografi ile yeterli bilgi edinmek güçtür(genç kadınların meme yapısı yoğun olduğu için yeterli bilgi vermez). Meme ultrasonu genç kadınlarda başvurulan en iyi görüntüleme yöntemidir. Gebe kadınlarda mamografi çekilmesi sakıncalıdır(özellikle ilk 3 ay). Bu kadınlarda meme ultrasonu çekilir.
Memenin büyütülmesi için silikon(protez) kullanılmış ise bu kadınlarda da mamografi çekilir; fakat mutlaka ek olarak meme ultrasonu çekilmelidir.
Memenin içinde şüpheli bir oluşum saptanırsa bazı durumlarda şüpheli oluşumdan parça almak gerekebilir. Ultrasonun en önemli kullanım alanlarından birisi de budur. Ultrason yapılırken şüpheli oluşumun içine iğne ile girilir. Bu sırada hem şüpheli oluşum hem de iğne ekranda görülebilmektedir. Bu sayede iğne ile doğru yerden parça alındığı gözlenebilir. Aksi halde alınan parçanın doğru yerden olup olmadığı anlaşılamaz.
MEMENİN MR TEKNİĞİ İLE İNCELENMESİ
Manyetik alanların kullanıldığı bir görüntüleme yöntemidir. Radyasyon içermez. Bu nedenle her durumda kullanılabilir. Damardan verilen bir maddenin meme dokusu ve memedeki oluşumlar tarafından farklı tutulmaları izlenerek oluşum hakkında bilgi edinilir. Mamografiye yardımcı bir yöntemdir. Pahalı bir yöntemdir. Meme MR incelemesi mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir hekim tarafından yapılmalıdır. MR hiçbir zaman mamografiye bir üstünlük sağlamaz bu nedenle mamografi yerine MR çektirmek doğru bir yaklaşım değildir.Kimlere MR çekilmesi gereklidir
PET (POZİTRON EMİSYON TOMOGRAFİ)
En yeni kanser teşhis yöntemlerinden birisidir. Hala araştırma, geliştirme safhasındadır. Enjeksiyon ile radyoaktif bir madde verilir. Kanser hücreleri diğer hücrelerden daha hızlı üredikleri için aktif hücrelerdir ve bu radyoaktif maddeyi diğer hücrelerden daha önce ve hızlı bir şekilde tutarlar. Bu yöntem ile aktif hücrelerin (muhtemel kanser hücreleri)yerinin tespit edilmesini sağlanır. Bu aktif hücrelerin yeri daha sonra farklı teknikler ile araştırılarak kanser var mı yok mu araştırılır.Pet daha çok hangi durumlarda kullanılır?
Vücudun başka bir yerine kanserin sıçrayıp sıçramadığının araştırılması Lenf bezlerine kanserin atlayıp atlamadığının araştırılması Kemoterapi ve radyoterapi sonrasında tümörün yok olup olmadığının araştırılması Genellikle en yeni tekniğin en iyi olduğu gibi yanlış bir inanış vardır. Yukarıda belirtilen durumlar dışında Pet, mamografi veya ultrason yerine kullanılmaz, meme kanseri tarama yöntemi değildir.
BİYOPSİ
Yukarıda bahsedilen yöntemler ile memede bir sorun olup olmadığı, varsa kanser olup olmadığı araştırılır. Eğer kanser şüphesi oluşturan bir durum varsa saptanan oluşumdan hücre örnekleri alınarak mikroskop altında inceleme yapılarak kesin teşhis konur. Oluşumdan hücre örneklerinin alınmasına biyopsi denir. Kanser teşhisinin kesin konabilmesi için mutlaka biyopsi yapılması zorunludur. Biyopsi dışında hiçbir yöntemle kesin teşhis koymak mümkün değildir.Çeşitli biyopsi teknikleri vardır
İnce iğne biyopsisi
Saptanan oluşum ele hissediliyorsa bildiğimiz bir enjektör iğnesi hissedilen oluşuma birkaç defa saplanarak oluşumdan hücre örnekleri alınır ve bu hücreler mikroskop altında incelenerek kanser hücrelerinin olup olmadığı araştırılır. Çok basit bir yöntemdir.
Eğer saptanan oluşum elle hissedilmiyor ise, meme ultrasonu yapılarak ultrasonda oluşum saptanır ve iğne ile görüntü altında oluşuma girilerek hücreler alınır. İnce iğne ile yapılan biyopside alınan hücreleri inceleyen patoloji uzmanının bu yöntem ile ilgili olarak özel eğitim görmüş olması gerekir.
İnce iğne biyopsisi her ne kadar kolay ve ucuz bir yöntem olsa da, eğer hücrelerde yapılan incelemede kanser sonucu bildirilmemiş ise, bu oluşumun kesin kanser olmadığı anlamına gelmez. Çünkü iğne ile oluşumun birkaç yerinden örnek alınmıştır. Eğer sonuç kanser olarak bildirilmiş ise kesin kanser teşhisi konur. Bu girişim ile oluşumun sadece kanser olup olmadığı konusunda bilgi alınabilir; bunun dışında kanserin diğer özellikleri hakkında bilgi almak mümkün olmaz.
Kalın iğne biyopsisi (Tru- cut)
Aynı işlem özel bir iğne ile yapılır. Biraz daha kalın bir iğnedir. Özel bir tabancanın ucuna takılan iğne, bir mekanizma ile oluşumun içine girip çıkarak nispeten biraz daha büyük parçalar kopartılarak hücre örnekleri alınır. İnce iğne gibi elle hissediliyorsa doğrudan kitlenin içine girilerek, yoksa ultrason altında oluşum gözlenerek içinden parça alınmaktadır.
Bu yöntemle de eğer sonuç kanser olarak bildirilmemiş ise kesin kanser olmadığı anlamına gelmez. Bu yöntem ile kanserin diğer özellikleri konusunda da bilgi alınabilir.
Cerrahi biyopsi
Ameliyat ile oluşuma ulaşılır, bir kısmı veya tamamı çıkartılarak incelenir. Bu yöntem ile tüm oluşumun incelenmesi mümkün olduğu için kesin sonuç alınır.
Hangi tip biyopsi yapılacağı, hangi hasta için hangisinin daha uygun olacağına hekiminiz karar verecektir.
Teşhis << | |
Meme Kanseri Tedavisi
Günümüzde meme kanseri 3 yöntemle tedavi ediliyor. Bu 3 yöntemden biri veya ikisi veya üçü de duruma göre uygulanıyor. Hastanın ve tümörün taşıdığı özelliklere göre buna karar veriliyor.MEME KANSERİ CERRAHİ TEDAVİSİ
Memede kanser tespit edildikten sonra özel bir durum yoksa, tedavinin ilk basamağı cerrahidir. Kanserli dokunun ameliyatla çıkartılıp uzaklaştırılması gerekiyor. Cerrahi yöntemin 3 şekli var;Memenin tümünün alınması (mastektomi)
Memenin tamamı çıkartılıyor. Bu yöntem tüm kadınların korkulu rüyası olmakla birlikte, bir çok kadın bu yöntemi tercih ediyor. Çünkü bu yolla hastalığın kökünden tedavi edileceğini düşünüyorlar. Bu psikolojik olarak hastayı rahatlatıyor. Bazı özel durumlarda, hastanın tercihi göz önüne alınmaksızın memenin tümünün alınması gerekebilir. Memenin tümünün alınmasını gerektiren kriterleri sıralayalım.Kanser meme başına yakınsa
Tümör, meme başına 2-3 cm kadar yakınsa meme başının da çıkartılması gerekiyor. Bu durumda kalan kısım meme başı olmadığı için estetik olarak bir anlam taşımıyor. Bu nedenle memenin tümü alınıyor.
Meme küçük tümör büyükse
Tümör çıkartıldığı zaman geride kesinlikle kanserli doku kalmamalıdır. Bu nedenle tümörün etrafından bir miktar sağlam doku da çıkartılır. Küçük memeden büyük bir parça çıkartılınca, kalan meme estetik olarak pek anlam taşımıyor ve memenin tümü alınıyor.
Kanser memede birden fazla noktadan başladıysa
Bazen kanser memede birden fazla odakta yaygın olarak başlayabiliyor. Bu durumda tüm memenin alınması gerekiyor.
Hastanın ekonomik ve sosyal durumu
Memenin tümünün alınmadığı, sadece kanserli dokunun çıkartıldığı ameliyatlarda, mutlaka radyoterapi gerekiyor. Bu hastaya ek bir ekonomik yük getiriyor, radyoterapi ülkenin sadece belirli merkezlerinde olduğu için ulaşım sorun olabiliyor ve bu sorunlar nedeniyle de memenin tümünün alınması gerekebiliyor.
Daha önce göğüs bölgesine başka bir hastalık nedeniyle ışın tedavisi uygulanmışsa Bu durumda ikinci kez ışın tedavisi uygulanamıyor ve memenin tümünün alınması gerekiyor.
Kanser ileri aşamadaysa
İleri aşamada olan ve meme içinde yayılmış bir kanser için tüm memenin alınması gerekiyor. Hastada radyoterapi uygulanmasını engel olacak bir başka hastalık varsa
Sistemik lupus, skleroderma veya diğer kollagen doku hastalıkları olan hastalarda radyoterapi uygulanamıyor. Memenin tümü alınmadığı zaman mutlaka radyoterapi uygulanması gerektiği için bu kişilerde memenin tümünün alınması gerekiyor.
Sadece Kanserli bölgenin çıkarılması(LUMPEKTOMİ)
Yukarıda bahsettiğimiz sorunlar yoksa ve hastanın kendisi de memesinin tümünün alınmasını istemiyorsa, sadece kanserli bölge çıkartılabilir. Özellikle genç kadınlar memelerinin tümünün alınmasını istemiyorlar. Bu hastalarda meme koruyucu ameliyatlar yapılabilir. Fakat buradaki çelişki de, gençlerde kanserin biraz daha saldırgan davranması. Bu noktada önemli bir kararı, hekiminize danışarak birlikte vermeniz gerekiyor.Meme koruyucu cerrahi yöntemde birkaç önemli nokta göz önüne alınmalıdır. Ameliyattan sonra geride hiç kanserli doku kalmamalıdır. Bu, patoloji raporunda “cerrahi sınırları temiz” şeklinde bildirilir. Eğer tümörün bir kenarında cerrahi sınır temiz değilse, yani memede kanserli doku kalmışsa, mutlaka tekrar ameliyat edilerek kalan kanserli dokunun çıkartılması gerekiyor.
Bu yöntemin getirdiği bir diğer sorun da, bu hastaların mutlaka ışın tedavisi görmeleri gereği. Sosyal güvenceniz yoksa ışın tedavisi pahalı bir yöntem. Ortalama beş hafta süre ile her gün tedaviye gelmek gerekiyor. Işın tedavisinin bazı yan etkileri de olabiliyor. Buna daha ileride değineceğiz.
Kanser diğer organlara sıçramışsa
Yeni meme kanseri teşhisi konan bir hastada tedaviye başlamadan önce bazı laboratuar testleri ile başka bir organa kanserin sıçrayıp sıçramadığı araştırılmalı. Eğer başka bir organa atlama söz konusuysa o zaman sadece memeyi veya kanserli dokuyu almak yeterli oluyor. Koltuk altı lenf bezlerinin alınmasına gerek olmuyor ve tedaviye ilaçla (kemoterapi) devam ediliyor.
Memenin küçük bölümü alınması(QUADRANEKTOMİ)
Bazı hekimler, kanserli dokunun etrafında büyük bir bölümün de birlikte çıkartılmasının daha iyi olacağını savunuyorlar. Bu uygulama ile kalan memenin estetik yapısı oldukça bozuluyor. Bu nedenle beraberinde plastik cerrahi yöntemlerle kalan memenin estetik yapısı korunmaya çalışılıyor. Bu yapılmadığı takdirde, memenin tümünün alınmasından daha iyi bir estetik görünüm kazandırmak mümkün olmuyor.Quadrenektomi sonrası da mutlaka radyoterapi uygulanması öneriliyor.
KOLTUK ALTI LENF DÜĞÜMLERİNİN ALINMASI
Kanserin başka bir organa atlamadığı anlaşılırsa, koltuk altı lenf düğümlerinin de cerrahi olarak çıkartılması gerekiyor. Burada iki amaç var;1. Koltuk altı lenf düğümlerine kanserin sıçrayıp sıçramadığı araştırılarak hastalığın evresi hakkında bilgi ediniliyor; tedavinin daha sonraki aşamaları buna göre yönlendiriliyor.
2. Bu bölgedeki lenf düğümlerine kanser atlamışsa cerrahi olarak kanserli doku uzaklaştırılıyor.
İlaç Tedavis (KEMOTERAPİ)
Hastanın ve tümörün taşıdığı özelliklere göre buna karar veriliyor. Ameliyattan sonra, cerrahi tedaviye ek olarak bazen ilaç tedavisi de uygulamak gerekiyor. Amaç, cerrahi tedaviyle ortadan kaldırılan kanser kitlesinden vücuda yayılmış kanser hücresi varsa, bunları yok etmek. İlaç tedavisi iki şekilde yapılabiliyor.A-ADJUVANT KEMOTERAPİ:
Toksik ilaçlarla kanser hücreleri yok edilmeye çalışılıyor.B-HORMON TEDAVİSİ:
Bazı meme kanseri türlerinde, östrojen hormonu kanser hücrelerini etkileyerek artmalarını sağlıyor. Eğer kadın menopoz öncesi dönemde ise, yani adet görüyorsa, yumurtalıklardan östrojen üretimi durduruluyor. Menopoz sonrası dönemde ise, vücutta az da olsa üretilen östrojen hormonunun kanserli hücrelere etkisi bloke ediliyor.KEMOTERAPİ VE ADJUVANT KEMOTERAPİ
Eğer kanser başka bir bölgeye veya organa atlamışsa, buradaki kanserin ilaçla tedavi edilmesine kemoterapi deniyor. Cerrahi ve radyoterapi, kanserin çıktığı yerdeki kanser hücrelerini yok etmeyi amaçlarken, kemoterapi vücuda yayılmış kanser hücrelerini yok etmeye çalışıyor.Meme kanseri tanısı konulan bir hastada ilk önce kanserin vücutta başka bir organa atlayıp atlamadığı araştırılıyor ve bundan sonra ameliyat ediliyor. Kanser meme dışında başka bir organa atlamamışsa bile, bazen ameliyattan sonra yardımcı ilaç tedavisi uygulanıyor; buna adjuvant kemoterapi, yani cerrahi tedaviye yardımcı ilaç tedavisi diyoruz. Amaç, vücudun başka yerlerine gitmiş olma olasılığı olan kanser hücrelerinin yok edilmesi.
Adjuvant kemoterapiye, ameliyatınızdan sonra en kısa zamanda başlamanız gerekiyor. Eğer bir engel yoksa, ameliyat tarihinden itibaren, yaklaşık 3-6 hafta sonra başlayabilirsiniz.
ADJUVANT KEMOTERAPİ KİMLERE UYGULANIR ?
Eğer kanser koltuk altı lenf düğümlerine atlamışsa veya memedeki tümörün çapı 1 cm den büyükse adjuvant kemoterapi uygulanıyor. Tümör çapı 1 cm den küçük ve kanser koltukaltı lenf bezlerine atlamamışsa (nod negatif) adjuvant kemoterapi uygulanmayabiliyor. Bu hastalarda kanserin diğer kriterleri göz önüne alınıyor; kanserin tipi, “grade” durumu ve hastalığın seyrini etkileyen diğer prognostik değerler göz önüne alınarak karar veriliyor.Kemoterapinin yan etkileri bazı yaşlı hastaların sağlığını bozabiliyor. Kemoterapi, ilaçlara dayanacak kadar sağlıklı insanlara uygulanmalı. 70 yaş üzerindeki hastalarda bu tedavi uygulanmayabilir. Burada tedavinin kararını hekim ve hasta birlikte vermeli; bunun için de hastanın iyi bilgilendirilmesi gerekiyor.
Bazı hastalarda, adjuvant kemoterapi uygulandığında hastalığın kesin olarak bir daha tekrar etmeyeceği, veya uygulanmadığında mutlaka tekrar edeceği şeklinde yanlış bir inanış var. Adjuvant kemoterapi sadece hastalığın tekrar ortaya çıkma olasılığını azaltan bir tedavidir. Kanser hücrelerinin süt bezi kanalı dışına çıktığından itibaren vücutta dolaşmaya başladıklarına inanılıyor. Ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde vücudun başka bir yerinde kanser bulunamamış olsa bile, mikro seviyelerde küçük kanser odakları bulunabiliyor. Adjuvant kemoterapinin amacı, bu küçük odakları daha başlangıçta yok etmeye veya etkisizleştirmeye yöneliktir.
ADJUVANT KEMOTERAPİ YAN ETKİLERİ NEDİR?
Kemoterapi için uygulanan ilaçların çoğu toksik maddelerdir. Normal, sağlıklı hücrelere de zarar verirler. Bu etkileri de tedavinin çoğu kez geçici yan etkilerinin oluşturuyor. Bu yan etkileri şu şekilde sıralayabiliriz. Kan değerlerinin değişmesi Kemoterapinin en önemli yan etkisidir. Çünkü kemik iliğinde üretilen çeşitli kan hücrelerinin üretimi azalıyor. Bu değişimin izlenebilmesi için kemoterapi uygulanmadan önce kan değerlerinin araştırılması gerekiyor. Akyuvarların azalmasıVücudun savunmasından sorumlu olan akyuvarlar (lökosit) geçici olarak azalabiliyor. Buna bağlı vücudun direnci düşüyor. Kemoterapi gören hastaların basit bir grip enfeksiyonundan bile çok iyi korunmaları gerekiyor. Akyuvar sayısı belirli bir değerin altına inmişse bir süre kemoterapiye ara vererek vücudun yeterli miktarda akyuvar üretmesi bekleniyor. Gerekirse akyuvar yapımını artıran ilaçlar kullanılıyor. Trombositlerin azalması
Trombositler kanamayı durduran hücrelerdir. Eğer sayılarında azalma olursa, çeşitli organlarda kanama tehlikesi ortaya çıkıyor. En ufak bir çarpmayla bile morarmalar meydana geliyor. Alyuvarların azalması
Vücuda oksijen taşımakla görevli alyuvarların azalmasına halk arasında kansızlık diyoruz. Halsizlik ve yorgunluğun sebeplerinden birisi de budur. Saç dökülmesi
CMF tedavisi gören hastalarda daha az saç dökülmesi görülüyor. Bazı hastalarda hiç dökülmeyebiliyor. Ama AC tedavisinde saçların tamamı dökülüyor. Saçların, tedavi başlangıcında kısa kesilmesiyle, daha az travmaya uğramaları nedeniyle dökülme biraz daha az olabiliyor. Tedavi bittikten sonra saçlar tekrar çıkıyor. b>Bulantı kusma
Bulantı ve kusma kullanılan ilacın durumuna göre biraz daha fazla oluyor. Tedaviden önce ilaç kullanılarak bulantıyı biraz olsun azaltmak mümkün olabiliyor. Enfeksiyon riski
Lökositlerin azalmasına bağlı vücudun savunma sistemi de bozuluyor. Bu hastaların en basit bir gripten bile korunmaları gerekiyor. Halsizlik ve yorgunluk
Kemoterapi gören hastaların büyük çoğunluğunda görülüyor. Tedavi sırasında, sık sık dinlenme ve uyku araları verilmesi öneriliyor. Adet görmenin durması
Tedavi sırasında adetler durabiliyor. Ancak genç hastalar tedaviden sonra tekrar adet görebiliyor. Ağızda yara
Kemoterapi sırasında alınan ilaçlar genel vücut direncini düşürüyor. Buna bağlı olarak sık karşılaştığımız sorunlardan birisi de ağızda yaralar çıkması olabiliyor. Bu basit bir yara olabilir veya ciddi bir mantar (candida) enfeksiyonu da olabilir. Böyle durumlarda hekiminize veya bir deri hastalıkları uzmanına görünmenizi öneriyoruz.
Tedavi sırasında ortaya çıkabilecek ağız sorunlarını en aza indirmek amacıyla ağız ve diş sağlığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Bu önlemleri kısaca özetlersek;
KEMOTERAPİNİN DİĞER YAN ETKİLERİ
KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİ İÇİN BASİT ÖNLEMLER
MEME KANSERİNDE IŞIN TEDAVİSİ RADYOTERAPİ
Işın tedavisi, radyoterapi, x ışını tedavisi gibi kavramların hepsi aynı anlamı taşıyor. Radyasyon ışınları, çoğalmakta olan hücrelerin DNA yapılarını bozarak ölümüne neden oluyor. Bu tedaviyle amaç, radyasyon ışınlarıyla çoğalan kanser hücrelerini öldürerek kanseri yok etmeye çalışmak. Ancak tedavi sırasında bir grup sağlıklı hücre de zarar görüyor; tedavinin bazı zararlı yan etkileri de buna bağlı olarak ortaya çıkıyor. Radyoterapi de, cerrahi tedavi gibi sadece uygulandığı bölgedeki kanser hücrelerini yok etmek amacıyla yapılıyor.Radyoterapi, radyasyon onkologları tarafından düzenleniyor ve uygulanıyor.Tedavi için kullanılan radyasyon ışınları bazı makinelerden veya radyoaktif maddelerden sağlanıyor. Daha önce saptanan miktarda ışın, ufak dozlara bölünerek planlanan bölgeye veriliyor. Böylece tüm dozun birden verilmesiyle ortaya çıkacak olan yan etkiler azaltılmaya çalışılıyor.
Radyoterapi için kullanılan ışınlar nasıl elde ediliyor?
Radyoterapi için kullanılan ışınlar iki şekilde elde ediliyor. Bazı radyoterapi cihazlarında radyoaktif bir madde bulunuyor. Kobalt-60 bu radyoaktif maddelerden birisi. Bu maddeden yayılan radyoaktif ışınlar kanserli bölgeye yönlendiriliyor.Bir diğer yöntemde ise, lineer akseleratör denilen cihazla radyoaktif ışınlar elde ediliyor.
Işın tedavisi hangi amaçla yapılıyor?
Işın tedavisi iki amaçla yapılıyor. Kanser cerrahi olarak çıkartıldıktan sonra, bölgede kanser hücreleri kalması olasılığı göz önüne alınarak uygulanan tedaviye adjuvant radyoterapi diyoruz. Bu tedavinin her hastaya uygulanması gerekmiyor. Bazı kriterler göz önüne alınarak karar veriliyor. Buna daha sonra değineceğiz.Işın tedavisi bir de, kanserin cerrahi olarak çıkartılması mümkün olmuyorsa, veya kanser vücudun başka bir organına atlamışsa, tedavi amacı için kullanılabiliyor. Bazen kanser kitlesi çok büyükse, ameliyattan önce bir miktar radyoterapi uygulanarak tümörün küçülmesi sağlanabiliyor. Bu sayede daha küçük bir cerrahi girişimle tümörü çıkartmak mümkün oluyor.
Tedavi ne kadar sürüyor?
Adjuvant radyoterapi yaklaşık 5 hafta kadar sürüyor. Her gün 2-4 dakika süren tedavi, haftada 5 gün yapılıyor. 2 gün tedaviye ara verilerek vücut dinlendiriliyor, zarar gören sağlıklı hücrelerin kendilerini toparlamasına olanak sağlanıyor.Işın tedavisi kimlere uygulanır?
Eğer kozmetik amaçla meme koruyucu ameliyat yapılmışsa, yani memenin tümü alınmamışsa, bu hastalara ameliyat sonrası dönemde (kanserin alındığı memeye) radyoterapi yapılması gerekiyor. Bu hastalarda kanserin tekrar etmesini önlemek için bu tedavi uygulanıyor.Işın tedavisi, memenin tümünün alındığı (mastektomi) durumlarda bazı hastalar için gerekiyor, bazıları için ise gerekmiyor. Memenin tamamının alınmasına rağmen radyoterapi gerektiren durumlar;
Işın tedavisi ne zaman uygulanır?
Ameliyattan sonra yara iyileşmesini takiben 1-2 hafta sonra radyoterapiye başlanabilir. Eğer kemoterapinin önce uygulanması düşünülüyor ise, radyoterapiye daha sonra başlanabilir; ama bu çok gecikmemeli. Işın tedavisinin ameliyat sonrası ilk 16 hafta içinde uygulamasının daha etkili olduğu bildiriliyor. Bazen kemoterapi ile ışın tedavisi birlikte uygulanabiliyor. Bu hastayı biraz sarsıyor. Böyle durumlarda ışın tedavisinin kemoterapi bittikten 2 hafta sonra başlaması daha uygun görülüyor.Kanser hücrelerinin vücuda dağılması olasılığının daha fazla olduğu durumlarda önce kemoterapi uygulanıyor. Birlikte veya daha sonra radyoterapi uygulanıyor. Ama ameliyat edilen bölgede kanserli hücre kalma olasılığı daha fazlaysa, önce radyoterapi sonra veya birlikte kemoterapi uygulanıyor. Bu duruma, hekiminiz kanserin özelliklerine göre karar veriyor.
Bazen tümör tedavi edilemeyecek kadar ilerlemişse, radyoterapi yapılarak küçültülüyor. Bu sayede baskı ve ağrı gibi bulgular azalıyor, hastaya daha iyi bir yaşam kalitesi sağlanıyor. Buna palyatif radyoterapi diyoruz.
Radyoterapi birden fazla uygulanabilir mi?
Radyoterapi uygulanan bölgeye daha ileride ikinci bir radyoterapi uygulanamıyor. Ama vücudun farklı bir bölgesine kanser atlamışsa o bölgeye tekrar radyoterapi uygulanabiliyor. Bu nedenle daha önce başka bir hastalık nedeniyle göğüs bölgesine radyoterapi yapılmışsa, meme kanseri nedeniyle bu bölgeye radyoterapi uygulanamıyor.Radyoterapinin zararlı yan etkileri var mıdır?
Günümüzde gelişmiş yöntemler kullanılarak radyoterapinin yan etkileri en aza indirilmeye çalışılıyor. Buna rağmen tedavi sırasında sağlıklı doku ve hücrelerin zarar görmesiyle bazı istenmeyen yan etkiler olabiliyor.Meme kanseri nedeniyle göğüs bölgesine radyoterapi uygulandığında, bazen kalp zarar görebilir. Yine bu bölgede yer alan akciğerler zarar görebiliyor. Radyasyon pnömonisi dediğimiz bu tabloda, öksürük, ateş ve solunum güçlüğü ortaya çıkıyor. Koltuk altı bölgesine uygulandığı zaman kolda lenfödem dediğimiz kol şişmesi riski artıyor. Bu durum, erken dönemde fark edilip gerekli önlemler alınmazsa, önemli fiziksel sorunlara yol açabiliyor.
Yine zaman zaman bölgedeki sinirler hasara uğrayarak nadiren de olsa kolda felce kadar giden ciddi sorunlara yol açabiliyor. Fakat yeni teknolojiyle üretilmiş cihazlar ve deneyimli ekiplerce uygulandığı zaman bu riskler en aza iniyor.
Radyoterapi sırasında ışınların uygulandığı deride de bazı sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu sorun, hafif bir kızarıklıktan derin yara oluşumuna kadar değişebiliyor. Yan etkileri en aza indirebilmek için bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekiyor.
İlaç kullanılması
Tedaviye başlamadan önce kullandığınız tüm ilaçları hekiminize bildirin. Tedavi sırasında bir ilaç kullanacaksanız, mutlaka hekiminize danışarak alın.Halsizlik ve yorgunluk
Radyoterapi sırasında ve sonrasında ortaya çıkan en önemli sorunlardan birisi halsizlik ve yorgunluktur. Tedavi bitiminden itibaren 4-6 hafta kadar devam edebilir. Vücudunuz, tedaviniz sırasında fazladan enerji sarf eder. Gününüzü sık uyku ve dinlenme aralıklarıyla programlayın. Eğer yapabiliyorsanız, yarım saatlik yürüyüş egzersizleri, sizi psikolojik açıdan daha güçlü kılacak, hayata bağlayacaktır. Unutmayın moral ve psikolojik açıdan güçlü olmanız, tedavinizin en önemli anahtarlarından birisi.Beslenme
İyi bir beslenme rejimi, kaybettiğiniz enerjiyi toplamanıza yardım edecek. Dengeli beslenerek kilo kaybını önlemeniz gerekiyor. Eğer iştahınız azalmışsa, kısa aralıklarla sık sık yiyin. Hekiminize danışarak, gerekiyorsa ek vitamin de kullanabilirsiniz. Tedaviniz sırasında E vitamini almanız önerilmiyor.Giyinme
Özellikle tedavi gören bölgeyi sıkı ve sert kumaştan yapılmış giyeceklerden uzak tutun. Yumuşak pamuklu giyecekleri tercih edin.Deri bakımı
Omuz tutulması
Eğer omuz bölgesinde sertleşme ve hareket kısıtlılığı varsa, hekiminize danışarak omuz egzersizlerine başlayın. Buna ne kadar erken başlarsanız tedavisi o kadar kolay olur.Sütyen giymeli miyim?
Eğer rahat ediyorsanız bir süre sütyen kullanmamanız öneriliyor. Fakat bu sizi rahatsız ediyorsa, pamuklu yumuşak kumaştan yapılmış, geniş askılı sütyenleri tercih edin (bunlar daha çok spor mağazalarında satılıyor). Işın gören bölgedeki hassas derinin sürtünmeden korunmasını sağlayın. Altı telli veya balenli sütyenleri kesinlikle kullanmayın.Radyoterapi sırasında deri bakımı
Radyoterapi sırasında deride sulanma şeklinde yüzeysel veya derin yaralar açılabilir. Bu yaralar için, çinko oksit içeren kremler kullanabilirsiniz.
Yara Örtüleri | E.B'de Örtü Kıyaslamaları |
Cutimed Siltec Siltec: Emici Köpük Örtü |
|
Örtü değişimlerinde ağrı ve travmayı minimalize eder. Altında kullanılan Soft Silikon tabaka nedeniyle hiç bir cilte zarar vermez, cilte yapışmadığından "ısıya bağlı yeni bül" oluşturma riski yoktur. İstenilen ölçüde kesilebilir. Katalog için tıklayınız... | |
Cutimed Siltec L: İnce Etkin Emici Köpük Örtü |
|
Altında kullanılan Soft Silikon tabaka nedeniyle hiç bir cilte zarar vermez, cilte yapışmadığından "ısıya bağlı yeni bül" oluşturma riski yoktur. Yara yatağında güvenle kullanılabilir. İstenilen ölçüde kesilebilir. Katalog için tıklayınız... | |
Cuticell Contact: Yara Temas Tabakası |
|
Örtü değişimlerinde ağrı ve travmayı minimalize eder. Maliyet etkinliği sağlayarak 14 güne kadar yerinde kalabilir ve kesintisiz bir yara iyileşme süreci sağlar Katalog için tıklayınız... |
Epidermolizis Bülloza ve Yara Bakımı
Epidermolizis Büllosa hastalarında yara bakım pansuman malzemesi diğer yara bakım ürünlerinden farklı olmalıdır. Hastaların ciltlerindeki hassaslık, sürekli yara nedeniyle diğer yara bakım süreçlerinden farklı bir sürecin olmasını gerektirir.
Kullanılacak yara örtülerinin cilde yapışmaması, yeni yara açmaması, allerjik durum yaratmaması ana yaklaşımdır. 2012 ve 2017 yıllarında İngiltere kaynaklı 2 yara bakım rehberi yayınlanmıştır. Bu rehber Epidermolizis Büllosa yara bakım sürecinde çeşitli markaları değerlendirmiştir.
BSN ürünleri, "bulunması durumunda ilk tercih edilen" ürün olarak önerilmektedir. Süperemici köpük yapının altında cilt ile temas eden "Soft Silikon" tabaka bulunmaktadır.
Bandajlar
Clinifast: Hafif tübüler bandaj
Tek yönlü esneyen elastik viskoz tübüler bandaj setidir. Hareket özgürlüğü sağlar. Elde yıkanabilir ve rahat giyilebilir. Beş renk kodlu boyutlarıyla İngiltere'de üretilmiştir. İlaç Tarife özellikleri 46'ya göre hazırlanmıştır.
Comfifast: Hafif tübüler bandajlar ve kıyafetler
Büzme veya sıkıştırma olmaksızın cilt üstüne ve/veya pansuman malzemesini sabitlemek için kullanılabilir. Üretim tekniği nedeniyle, dokuması arasında havanın dolaşımına izin verir ve böylece maserasyonu engellemeye yardımcı olur. Çok yönlü, hafif esneyen yapısı hareket özgürlüğünü sağlar.
Bastos Viegas: Hafif tübüler bandaj
Büzme veya sıkıştırma olmaksızın ve cilt üstüne ve/veya pansuman malzemesini sabitlemek için kullanılabilir. Üretim tekniği nedeniyle, dokuması arasında havanın dolaşımına izin verir ve böylece maserasyonu engellemeye yardımcı olur. Hafif esneyen yapısı hareket özgürlüğünü sağlar.
Elastomull Haft: Hafif tübüler bandaj
Büzme veya sıkıştırma olmaksızın ve cilt üstüne ve/veya pansuman malzemesini sabitlemek için kullanılabilir. Üretim tekniği nedeniyle, dokuması arasında havanın dolaşımına izin verir ve böylece maserasyonu engellemeye yardımcı olur. Hafif esneyen yapısı hareket özgürlüğünü sağlar.
Amoena Meme Protezleri ve Sütyenleri
Alman markası olan Amoena, elde üretilen meme protezleridir.
Silikon göğüs formunun yaratıcısı olan Amoena, onlarca yıllık tecrübe, bize en kaliteli, en cilt dostu, canlı benzeri göğüs formları üreten benzersiz üretim süreçleri kurmuştu. Tıbbi cihazlar için DIN ISO 9001 ve 13485'e göre üretilen Amoena, en yüksek kalitede ürünün piyasaya sürülmesini sağlamaktadır. Tüm filmler ve silikon jeller, DIN ISO 10993'e göre cilt uyumluluğu açısından test edilmiştir.
Protezler; fiziksel özellikleri açısından vücudun doğal uzantısı duygusunu yaratmak üzere hazırlanmış ürünlerdir. Profesyonel bir ölçüm ile yapılan doğru seçim sonucu, simetrik bir görüntü, rahatlık ve hareket serbestisi kazanırsınız
Protezler |
|||||||||||||||||
Amoena Contact | Amoena Energy | ||||||||||||||||
|
|
||||||||||||||||
Amoena Natura | Amoena Essential | ||||||||||||||||
|
|
||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Amoena Aqua | |||||||||||||||||
Sütyen/Askı |
SGK Duyuruları
Yeni Sağlık Uygulama Tebliği
SGK, 25 Temmuz tarihinde yeni SUT yayınladı. Devamı
Bedeli Ödenecek Yeni İlaçlar Eklendi
SGK, K 4/A listesinde yeni düzenleme yaptı. Buslera 60 Mg/10 Ml Iv Inf Icın Kons Coz Iceren 1 Flk Diaklazid 30 Mg Mr 60 Tb ilaçlarının ödemesini onayladı. Devamı
Sağlık Uygulama Tebliği Eki Listelerine İlave Edilmesi Düşünülen Eksternal Protez-Ortezler Taslak Listesi Hakkında Duyuru
Protez ortez ithal eden firmalara yöneliktir Devamı
Hakkımızda
Yeni Sağlık Uygulam Tebliği
SGK, 25 Temmuz tarihinde yeni SUT yayınladı. Devamı
Bedeli Ödenecek Yeni İlaçlar Eklendi
SGK, K 4/A listesinde yeni düzenleme yaptı. Buslera 60 Mg/10 Ml Iv Inf Icın Kons Coz Iceren 1 Flk Diaklazid 30 Mg Mr 60 Tb ilaçlarının ödemesini onayladı. Devamı
Sağlık Uygulama Tebliği Eki Listelerine İlave Edilmesi Düşünülen Eksternal Protez-Ortezler Taslak Listesi Hakkında Duyuru
Protez ortez ithal eden firmalara yöneliktir Devamı